Durumsal Farkındalık: Çatlamanın Sesini Duymak
Tolga BAYTAŞ
10/3/2025
Mekânların Musikisi ve Çatlamanın Sesi
Her mekânın kendine özgü bir musikisi vardır. Bu müzik, yalnızca kulağımıza gelen seslerden ibaret değildir. Bir mekânın ritmini; kapıların açılıp kapanma düzeni, ışıkların yanıp sönme sıklığı, insanların adımlarındaki tempo, hatta kokuların sürekliliği belirler. Zihin, farkında olmadan tüm bu işaretleri kaydeder ve bir süre sonra o mekânın “normalini” tanır. İşte bu normali biz fark etmesek de beynimiz bilir. Düşünün, yaşadığınız apartmanı… Her akşam saatlerinde belli bir düzen vardır. Komşunun kapısının kapanma sesi hep aynı saatte duyulur, merdiven boşluğuna yansıyan ışık hep aynı şekilde yanar, üst kattan gelen adımların ritmi bile tanıdıktır. Bu düzen bozulduğunda, zihin hemen hisseder. Kapının olağandan daha sert kapanması, ışıkların normalden uzun süre yanmaması ya da merdivenlerde alışılmadık bir gölge… Bunların hepsi apartmanın musikisinde bir falso, yani çatlamanın sesidir. Aynı durumu pazarda da görebiliriz. Sabahın erken saatlerinde satıcıların bağırışları, alışveriş yapan insanların telaşı, arabaların korna sesleri hep bir uyum içindedir. Bu gürültü kalabalığın doğal müziğidir. Fakat bu ritim bir anda değişirse, örneğin satıcıların aniden susması ya da kalabalığın olağandışı bir şekilde yavaşlaması, işte orada normallik bozulmuş demektir. Bu bozulmayı fark eden kişi, tehlikenin ilk işaretini yakalamıştır. Metrobüs örneğini ele alalım. İstanbul’un en kalabalık hatlarından birinde sabah işe giden binlerce insanın oluşturduğu sürekli bir uğultu vardır. Kapılar açılır, kart sesleri duyulur, insanlar birbirine çarpar ama bu bile düzenli bir ritimdir. O ritmin ortasında bir anda olağandışı bir sessizlik çökerse, bu sessizlik aslında bir “çatlama”dır. Normalin bozulduğunu haber veren küçük bir işaret. Dikkatli gözler ve kulaklar için bu işaret, gelecekte yaşanabilecek bir olayın erken uyarısıdır. Her mahallenin de kendine özgü bir ritmi vardır. Çocukların oyun saatleri, marketten gelen kasa sesleri, akşam ezanıyla başlayan eve dönüş telaşı… Bunlar hep normali belirler. Bir gün bu düzen bozulduğunda, mesela sokakta herkes içerideyken hâlâ dışarıda dolaşan yabancı bir figür göründüğünde, bu da çatlamanın sesidir. Çünkü o ana ait olmayan her şey, sahnenin doğal akışını bozar. Bu noktada önemli olan, “baz çizgisini” fark etmektir. İstihbarat literatüründe baseline (baz çizgisi), bir mekânın olağan hâlini tanımlayan ölçüttür (Badou, 2023). Baseline’ı bilen kişi, çizgiden en küçük sapmayı bile fark eder. Çünkü zihin o ortamın musikisini kaydetmiştir. Normalden en ufak bir farklılık bile hemen öne çıkar. Ve işte o an, fark eden kişi ile fark etmeyen kişi arasında büyük bir ayrım doğar. Fark eden, sahnede bir adım öne geçer; fark etmeyen ise sahnenin akışına kapılır. Her ortamın bir musikisi olduğu gerçeği, aslında bize çok temel bir şey öğretir: Güvenlik, çoğu zaman büyük tehditleri görmede değil; küçük sapmaları fark etmede başlar. Çünkü büyük olayların hemen öncesinde her zaman küçük işaretler vardır. Bir apartmanda ışığın normalden uzun süre yanması, pazarda satıcıların olağandışı sessizliği, metrobüste ani bir duraksama, mahallede oraya ait olmayan bir yabancının ısrarlı duruşu… Bunların hepsi birer çatlama sesi, yani normalin bozulduğunu haber veren küçük detaylardır. Durumsal farkındalık, işte bu çatlamanın sesini duymakla başlar. Bu sesi tutarlı biçimde duyabilmek için, beynin bu işaretleri nasıl işlediğini ve durumsal farkındalık (situation awareness) modelini anlamak gerekir.
Durumsal Farkındalık Teorisi ve Psikolojik Temeli
Durumsal farkındalık, yalnızca etrafına bakmak değil; gördüğünü anlamlandırmak ve bu anlamdan geleceğe dair öngörüler çıkarmaktır. İstihbarat literatüründe ve güvenlik psikolojisinde bu beceri, situation awareness (durumsal farkındalık) adıyla geçer ve özellikle Mica R. Endsley’nin (1995) geliştirdiği üç aşamalı modelle açıklanır. Bu model, gündelik hayatta yaşadığımız pek çok durumu anlamamız için de güçlü bir çerçeve sunar. Birinci aşama algı (perception)dır. Bu, çevredeki verilerin toplanması demektir: bir kapının açılıp kapanma sesi, metroda yolcuların yüz ifadeleri, apartman boşluğunda yankılanan bir ayak sesi… Zihin, bunları ham veri olarak kaydeder. İkinci aşama anlama (comprehension)dır. Burada kişi, topladığı işaretleri “baz çizgisiyle” karşılaştırır. Yani bu ses, bu gölge, bu davranış olağan mı; yoksa normali bozan bir işaret mi? Üçüncü aşama ise öngörü (projection)dür. Bu, sapmanın gelecekte neye yol açabileceğini tahmin etmektir. Yani bir işareti yalnızca “fark etmek” değil, onun birkaç adım sonrasını zihinde canlandırabilmektir. Bu zincir tamamlandığında kişi, küçük işaretlerden büyük tabloyu okuyabilen bir zihne kavuşur. Örneğin İstanbul’da bir metrobüs durağında insanların yüz ifadeleri bir anda gerilirse, algı aşamasında bu değişim fark edilir; anlama aşamasında bunun normal kalabalık davranışına uymadığı görülür; öngörü aşamasında ise bir sorun çıkabileceği düşünülür. Böylece kişi, daha olay yaşanmadan hazırlıklı hâle gelir. İşte durumsal farkındalık tam olarak budur: işaretleri görmek, anlamak ve geleceğe taşımak. Psikolojik açıdan bu süreç beynin en ilkel ama en hızlı çalışan sistemine dayanır: amigdala. Amigdala, çevreden gelen uyaranları tarar ve milisaniyeler içinde tehdit olup olmadığına karar verir (LeDoux, 2000). Apartman koridorunda alışılmadık bir gölge görmek, bir pazarda normalin dışında bir sessizlik hissetmek ya da metrobüste bir anda yükselen gerginliği fark etmek… Hepsi amigdalayı harekete geçirir. Bu noktada vücutta adrenalin ve kortizol salgılanır; kalp atışı hızlanır, kaslar gerilir, dikkat daralır (McEwen, 2007). Halk arasında bu “savaş ya da kaç” tepkisi olarak bilinir. Ancak modern yaşamda bu biyolojik mekanizma her zaman avantaj sağlamaz. Çünkü tehdit anında dikkat yalnızca tek bir noktaya kilitlenir; buna psikolojide tunnel vision (tünel görüşü) denir. Örneğin, bir apartmanda duyulan sert bir gürültü kişiyi sadece o yöne odaklayabilir, oysa aynı anda farklı bir yönden gelişen asıl tehdidi gözden kaçırmasına neden olabilir. İşte durumsal farkındalık eğitimi, bu biyolojik mekanizmayı disipline etmek demektir. Alarmı tamamen kapatmak değil; aksine doğru şekilde yönlendirmek. Burada psikolojide kritik bir kavram daha devreye girer: inattentional blindness (dikkatsel körlük). Simons ve Chabris’in (1999) ünlü “goril deneyi”, dikkatin daraldığında gözünün önündeki en bariz işaretleri bile göremediğini kanıtlamıştır. Katılımcılar basketbol oynayan oyuncuları izlerken bir gorilin sahneye girdiğini fark etmezler, çünkü dikkatleri yalnızca topa odaklanmıştır. Gündelik hayatta da aynı durum yaşanır: pazarda elindeki alışveriş listesine dalan biri, yanındaki olağandışı hareketi fark etmez; telefona gömülmüş bir yolcu, etrafındaki gerginliği hissetmez. Durumsal farkındalık, işte bu körlüğü aşmayı, dikkati bilinçli şekilde çevreye yöneltmeyi öğretir. Türkiye gibi yoğun ve karmaşık şehir hayatının olduğu ülkelerde, bu teorik model ve psikolojik temeller çok daha önemli hâle gelir. Çünkü yüksek gürültü, kalabalık, reklam ışıkları gibi sürekli uyaranlar dikkati hızla tüketir. Bu da küçük ama kritik işaretlerin gözden kaçmasına yol açar. Dolayısıyla durumsal farkındalık, yalnızca bir güvenlik becerisi değil; aynı zamanda şehir yaşamının karmaşasını yönetmenin de bir yoludur. Durumsal farkındalık teorisi bize şunu öğretir: Tehlike hiçbir zaman bir anda gökten düşmez. Öncesinde her zaman küçük işaretler, küçük anomaliler, küçük çatlamalar vardır. Ve bu işaretleri fark eden kişi, fark etmeyenlere göre sahnede bir adım öndedir. Model cebimizde. Şimdi bunu pratiğe taşıyalım: anomaliyi nasıl ayırt ederiz; makul şüphe nedir; alan hâkimiyeti ve gri adam ilkesi bu resme nasıl oturur?
Anomali Tespiti, Makul Şüphe, Alan Hâkimiyeti ve Gri Adam İlkesi
Durumsal farkındalığın kalbi, anomaliyi fark edebilmektir. Anomali, bir ortamın normal düzenini bozan, baz çizgiden sapma gösteren her işarettir (García-Aguilar et al., 2023). Anomaliyi fark etmek, tehlikenin erken işaretini yakalamak anlamına gelir. Fakat anomaliyi fark etmek tek başına yeterli değildir. Çünkü her anomali doğrudan tehdit olmayabilir. İşte burada devreye makul şüphe girer. Makul şüphe, anomaliyi değerlendirip “bu durumun olağandışı olmasının güvenlik açısından anlamı nedir?” sorusuna verilen cevaptır. Hukukta da yer bulan bu kavram, keyfî bir önyargı değil, davranış ve bağlama dayalı, objektif işaretlerle desteklenen bir şüphe düzeyini ifade eder (Çetin, 2019). Yani pazarda hareketsiz duran kişi yorgun olabilir, ama aynı kişi çantasını sürekli bir yere bırakıp geri alıyorsa, bu davranış artık makul şüphe düzeyine çıkar. Apartmanda tanımadığınız birinin otuz dakika boyunca merdiven boşluğunda beklemesi, sıradan bir tesadüf değil, makul şüpheyi hak eden bir anomalidir. Önemli uyarı: Makul şüphe, kimlik, kıyafet, cinsiyet veya etnik görünüm gibi ön yargılara dayandırılamaz; yalnızca davranıştaki normdan sapma ve bağlam esas alınmalıdır. Anomali tespitinin ardından gelen kavram alan hâkimiyeti (territorial awareness)dir. Alan hâkimiyeti, bulunduğun mekânı tanımak ve haritalandırmaktır: giriş–çıkışları, kör noktaları, kaçış rotalarını, aydınlık ve karanlık bölgeleri bilmek. Askerî literatürde bu, bir operasyonun temel unsurudur. Günlük yaşamda ise otoparkta aracınızı park ettiğiniz noktadan en hızlı çıkışı bilmek, apartmanda güvenlik kameralarının açısını fark etmek veya bir AVM’de yangın çıkışlarının nerede olduğunu zihinde tutmak anlamına gelir. Sahneyi bilen, sahneyi yönetmeye muktedirdir. Alan hâkimiyetini güçlendiren bir unsur da mekânın davranışsal ritmidir. Yani kimlerin hangi saatlerde hareket ettiğini, hangi seslerin olağan olduğunu bilmek gerekir. Örneğin apartmanınızda her akşam aynı saatte çöp toplamak için katlara çıkıp kapıları çalan apartman sorumlusunun rutini, bir gün bozulduğunda zihin hemen işaret verir. Mahallede her gün oynayan çocuklar bir anda ortadan kaybolduğunda, bu da baz çizgisinin bozulduğunu gösterir. Bu farkındalık, olası tehditleri çok erken fark etmenin yoludur. Son olarak, durumsal farkındalığı tamamlayan önemli bir prensip vardır: gri adam ilkesi (the grey man principle). Bu ilke, bulunduğun ortamda dikkat çekmeyecek şekilde davranmayı, yani kalabalığın bir parçasıymış gibi görünmeyi ifade eder (Murphy, 2023). Çünkü dikkat çeken kişi, ister istemez riskin merkezine yerleşir. Gündelik hayatta bu, pazar yerinde herkes hızlı hareket ederken ortada donup kalmamak, metroda herkes ayakta beklerken farklı bir tavır sergilememek, apartman girişinde sebepsiz yere uzun süre beklememek anlamına gelir. Farkındalığı gelişmiş kişi gri adam ilkesini kendi lehine kullanır: görünüşte sıradandır ama dikkatini kaybetmez. Kalabalığa karışır ama sahneyi izlemeyi sürdürür. Böylece hem kendini hedef olmaktan korur hem de anomalileri daha rahat fark eder. Anomali tespiti, makul şüphe ve alan hâkimiyeti, gri adam ilkesiyle birleştiğinde güçlü bir güvenlik refleksi doğar. Kişi, hem normali bozacak işaretleri görür, hem bunları paranoya ile değil makul şüphe ile değerlendirir, hem de mekânın kontrolünü zihninde kurarak risk anında bir adım öne çıkar. İşte çatlamanın sesini duymak, tam da bu üçlü dengede anlam kazanır. Bireysel refleksler bir bütündür; ama asıl güç, bu reflekslerin toplumsal dokuyla birleşmesinde ortaya çıkar.
Toplumsal Güvenlik ve Psikolojik Dayanıklılık
Durumsal farkındalık, bireysel bir beceriden çok daha fazlasıdır; toplumun güvenlik dokusunu oluşturan en kritik parçalardan biridir. Çünkü güvenlik, yalnızca polis, asker veya devlet kurumlarının görevi değildir. Her bireyin çevresine karşı duyarlılığı, zincirin gücünü belirler. Zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür; yani bir apartmanda, mahallede veya şehirde en dikkatsiz kişi bile tüm topluluğu riske atabilir. Aynı örnekler üzerinden gitmek gerekir ise; apartman boşluğunda yabancı birini gören bir kişinin sessiz kalması, sadece kendisi için değil komşuları için de potansiyel bir tehlike oluşturur. Toplu taşımada terk edilmiş bir çantayı fark edip yetkililere bildirmemek, yüzlerce insanı riske atar. Kalabalık bir pazarda olağandışı davranış sergileyen birini görüp “başkası ilgilenir” diyerek geçmek, aslında güvenlik zincirinden bir halka koparmak demektir. Bu durum, psikolojide seyirci etkisi (bystander effect) olarak bilinir; bir olaya birçok kişi tanık olduğunda, herkes sorumluluğu başkasına bırakır (Darley & Latané, 1968). Oysa farkındalığı gelişmiş birey, zincirin kırılmasına izin vermez. Psikolojik dayanıklılık bu noktada devreye girer. Tehlike anında bedenin verdiği refleksler çoğu zaman insanı panikletir: kalp hızlanır, nefes kesilir, kaslar gerilir. Bu doğal bir alarmdır ama kontrol edilemezse felce yol açar. Durumsal farkındalık, bu alarmı disipline etmeyi öğretir. Çatlamanın sesini duyan kişi, paniğe kapılmak yerine dikkati keskinleştirir. Böylece yalnızca kendisini değil, çevresindekileri de koruyacak bir bilinç düzeyine ulaşır. Toplumsal güvenlik aynı zamanda sosyal bağlarla da güçlenir. Türkiye’de komşuluk ilişkileri hâlâ önemlidir; komşusunun rutinini bilen bir kişi, olağandışı gürültüyü ya da ışıkların sürekli yanmasını veyahut yanmamasını hemen fark eder. Bu, bireysel farkındalıkla toplumsal güvenliğin nasıl birleştiğine dair somut bir örnektir. Çünkü güvenlik zinciri, yalnızca bireylerin kendini korumasıyla değil, çevresini de gözetmesiyle tamamlanır. Sonuç olarak durumsal farkındalık, yalnızca “ben”i değil, “biz”i de kapsayan bir disiplindir. Çatlamanın sesini duyan kişi, sahnede bir adım öne çıkar; duymayan ise sahnenin içinde kaybolur. Ve unutulmamalıdır ki güvenlik, çoğu zaman sirenler çaldığında değil; o sireni gerektiren olay başlamadan önce başlar.
Kaynakça
Badou, Y. (2023, January 25). Tightening your awareness shot group by establishing baselines & anomalies. OffGridWeb. Retrieved October 3, 2025, from https://www.offgridweb.com/preparation/situational-awareness-evaluation-part-3-baselines-anomalies/
Çetin, M. (2019). Makul şüphe kavramı ve ceza muhakemesinde uygulanması. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 68(1), 233–258.
Darley, J. M., & Latané, B. (1968). Bystander intervention in emergencies: Diffusion of responsibility. Journal of Personality and Social Psychology, 8(4), 377–383. https://doi.org/10.1037/h0025589
Endsley, M. R. (1995). Toward a theory of situation awareness in dynamic systems. Human Factors, 37(1), 32–64. https://doi.org/10.1518/001872095779049543
García-Aguilar, I., Luque-Baena, R. M., Domínguez, E., & López-Rubio, E. (2023). Small-scale urban object anomaly detection using convolutional neural networks with probability estimation. Security Informatics, 12(1), 1–18. https://doi.org/10.1186/s13388-023-00079-4
LeDoux, J. (2000). Emotion circuits in the brain. Annual Review of Neuroscience, 23, 155–184. https://doi.org/10.1146/annurev.neuro.23.1.155
McEwen, B. S. (2007). Physiology and neurobiology of stress and adaptation: Central role of the brain. Physiological Reviews, 87(3), 873–904. https://doi.org/10.1152/physrev.00041.2006
Murphy, R. (2023, January 27). Situational awareness training: 14 ways to improve your “SA”. TacticalHyve. Retrieved October 3, 2025, from https://tacticalhyve.com/14-ways-to-improve-your-situational-awareness/
Simons, D. J., & Chabris, C. F. (1999). Gorillas in our midst: Sustained inattentional blindness for dynamic events. Perception, 28(9), 1059–1074. https://doi.org/10.1068/p281059
İletişim
Adres
İstanbul, Türkiye